10 Aralık 2013 Salı

Bir kaçamak: Eti Pizza Kraker

Beyaz unu, beyaz şekeri ve tuzu hayatından ebediyen çıkaranların, ekmek yerine kahvaltılarını cevizle yapanların, en feci krizleri bile kuru meyve ve kavrulmamış kuruyemiş ile atlatabilenlerin, üstüne üstlük yoga-pilates ile hem bedenini forma sokup hem de ruhen hafifleyen eş dost her geçen gün sayısı hızla artarken insan utanıyor adeta kaçamaklarından. Vallahi de billahi de ayda yılda bir diye avunmaktan (ki onlar yüksek iradeleriyle kırk yılda bir avuntusunu bile silmişlerdir) başka çıkar yol yok.  

Evet, sıra geldi böylesi bir kaçamağa... Çocukken çok sevdiklerimizden: Eti Pizza Kraker. Balık kraker ya da Badem Kraker'in yanında bir çeşni. Geçen markette gördüm de almadan edemedim. Hala eskisi gibi, pek güzel, tabii o kadar aşırı yağlı değil. Eskiden şeffaf paketin içi yağ ile sıvanmış gibi olurdu. Bugünün standartlarına göre nispeten yağlı da olsa eskiye nazaran epey yağı azaltılmış. Daha az olsa lezzeti bozulur zaten. Vallahi yedim gitti akşam akşam. Pek de güzel gitti, oh!

22 Kasım 2013 Cuma

Cevize Övgü


Yok efendim bir günde almamız gereken kalsiyum, magnezyum, omega 3 oranları, yok efendim olmaz ise olmazmış bir takım ne idüğü belirsiz besin takviyeleri... 

Geçin anam babam, geçin! 

Gölgesinde bitmeyin, uzun uzadıya durmayın lakin aman vermez, çok fena çarpar, hasta eder de... Meyvesinden, aslında tohumudur ya o, ondan yiyiverin. Hele bak o vakit nasıl çağlıyor içte bir ab-ı hayaaaat! Aaay! Ceviz diyorum canım benim, ceviz! Onsuz geçmez hiçbir gün. Kuvvetlidir ha, aman dikkat! O yüzden az ye ama hep ye. Yemiyorsan ağacını dik sevap içün.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Kapıyı kim çalıyor?

Ne yalan söyleyeyim ömrümün büyük bir bölümünde kendisinden hazzetmedim. Aşağıladım, hor gördüm. Evde tatlı bir şey yok, canım tatlı istiyor dediğimde reçel var, reçel ye diyen canım babama inat belki, çikolatasız bir tatlı çok yavan bir şeydi. İçinde fasulye olan bir tatlı nasıl olur da sevilirdi. Eskiden, kapıların daha sık çaldığı zamanlarda envai çeşidi gelirdi komşulardan. Mevzuya ailecek ne kadar uzaktık ki anca o zaman anladık aşure ayının geldiğini. Annem yapmazdı hiç ama ben hariç evdekiler tarafından çok sevilen bir şeydi hep. Allah kabul etsin diyerek alınan aşure kabı anında biterdi. İnsanı bu kadar sevindiren bir şey olduğuna göre der, ay o kötü görüntüsüne rağmen, ben de Allah için tadına bakardım her seferinde. Ama yok sevemezdim hiç... Ne inat!

Ay bir de etrafta konuşulanlar... Evde, okulda, misafirlikte, sonraları iş yerinde de... Hep de aynı terane... Yok asıl aşure öyle olmaz da böyle olur da, yok mevzu bahis arkadaşın annesi yapsınmış da yiyeymişim. He he diyordum, geçiyordum.

Sonra günlerden bir gün o zamanlar müstakbel kayınvalidem aşure yapmış. Yine büyük övgüler havada uçuyor. Söz konusu aşure olunca bu muhabbet olmazsa olmaz demek ki. Yani sanırsın aşurenin kralı bu evde pişiyor. Eh şimdi hık mık ben sevmiyorum demek olmaz. Payıma düşen dev aşure kasesini alıyorum önüme çaresiz. Kenarından bir kaşık alıyorum. Ve dünya tersine dönmeye başlıyor benim için. O gün bugündür aşure sever biriyim, hem de bu konuda pek muhafazakâr da değilim. Pek çok versiyonu sever oldum zaman içinde. 

Ve işte sonunda ben de dahil oluyorum aşure muhabbetine. İçinde nohut ve fasulye olan aşure sevmem, onun yerine buğday ve bolca kuru meyve isterim. Kayınvalidem böyle yapar. Ay bir yapsın da yiyelim. Sağ olsun, bu yıl bizde yaptı da kapıları çalan biz olduk apartmanda!

2 Kasım 2013 Cumartesi

Abur Cubur Dolabında Bir Hınzır: Probis

Günlerdir kıvranıyorum...

Malum hep evdeyim, bizim ufaklıkla dopdolu geçiyor günler. Çocuk doktorumuz emzirme dönemi için bazı gıdaları yasakladı. Bunlardan en fenası çikolata ve çikolata içeren ürünler! Çocuğun olası alerjik reaksiyonuna karşı bir önlem olarak... Yavrusu için insan her şeye katlanır elbette.

Ama bana da bu yapılmaz gerçekten! Hayır çikolatanın kendisini beynimden sildim şimdilik de... Yahu abur cubur dolabını her açtığımda parıl parıl parlıyor şu hınzır şey! Bir haftadır günde üç beş kez yaşıyorum. Elim gidiyor, içimden diyorum ki bu sayılmaz belki de, sonra da yok diyorum niye sayılmasın, bal gibi de çikolata içeriyor işte! Ay biri yese de kurtulsam! :) Yani tabii severim Probis'i de, aşkım pekişti araya yasaklar girince resmen. Yiyebilen yesin benim için n'olur! :)

24 Ekim 2013 Perşembe

Cici'den Müjde!

Cici Çikolata'ya gönderdiğim mesaja hemen yanıt aldım. Yakında DO RE Mİ'nin üretimine başlayacaklarını müjdelemişler! Dört gözle bekliyoruz. Çıkar çıkmaz buradan da haber vereceğim DO RE Mİ'ciler! :)

23 Ekim 2013 Çarşamba

Cici’den DoReMi Çikolata - Hatırlayan Var Mı?

Dün gece çocuğu uyuturken aklıma düştü. Çocukluğumdan bir abur cubur. Artık esamisi okunmuyor maalesef. Eminim hatırlayacaksınız: Cici’den DoReMi Çikolata!

Çok severdim. Birbirine yapışık üç çubuk şeklinde bir çikolataydı. Her bir barın içinde de sarı, pembe ve yeşil renkte aromalı dolgu vardı, dışı sütlü çikolata kaplıydı. Neredeyse otuz yıl evvelinden bahsediyorum, ne yazık ki tam olarak aromaları anımsayamıyorum. Muzlu, çilekli, fıstıklı belki…

Hakkında çok az şey hatırladığımdan internet üzerinden küçük bir araştırma yaptım ama ne yazık ki orada da çok az şey var. “Seksenlerde çocuk olmak” ve “Tekrar piyasaya sürülse yok satacak ürünler” başlıkları altında hatırlanıyor genellikle…  Ben de bu gazla http://www.cici.com.tr/ adresine girip Cici Bir Fikrim Var bölümüne yazdım. Yeniden üretseniz, bir de güzel reklam yapsanız çok satar diye. Viral olarak eski reklamları da internete koydular mı hem kendileri kazanır hem de biz çocukluğumuzun güzel kokulu çikolatasına kavuşmuş ve hafızamızı tazelemiş oluruz.

İnternet sörfünden toparladığım notlar şöyle:

·      * Reklamında bir balerin varmış, incecik bir kızın yanına geliyormuş. Bu kızın Merve İldeniz olması muhtemelmiş. Şu şarkı eşliğinde (melodisi kim bilir nasıldı):
İsmi cici do re mi
haydi haydi do-re-mi
Açın açin yiyin yiyin do-re-mi
Cici cici do-re-mi
Süt do
Meyva re
Muz mi
Cici San’dan doremi

·       * Bir başkasının hatırladığı reklam ise Ali Poyrazoğlu’nun orkestra şefi olarak oynadığı...

·       * Üzerinde piyano resmi buluyormuş, altı-üstü açık sarı ve ortası beyaz renkli jelatinliymiş!

·       * Aromaları kimse net olarak hatırlamıyor.

·       * Bu en ilginci: “99 kuruştu sonra rahmetli Özal 99 kuruşa çikolata mı olur 1 lira yapın demişti.”



Benim hafızam ne yazık ki bunları teyit etmeye yetmiyor. Siz neler hatırlıyorsunuz? Yazın bana kuzum!

21 Ekim 2013 Pazartesi

PMS Özel - Eti Karam Gurme

Sevgili abur cubur hastaları, hamileyim, şimdi yemeyeyim diye diye sürekli ertelediğim bir şeye geldi sıra. Az önce açtım paketi ve şimdi duygu ve düşüncelerimi yazacağım. Yalnız, şu elimin titremesi bir geçsin önce! :)

ÖNCE
Eti Karam Gurme blogdan uzak kaldığım dönemde bana en çok yemelisin, yazmalısın diye ısrar edilen abur cubur oldu. Ambalajı hakikaten çok şıktı ve kesinlikle umut vadediyordu. Bana ablamın Cihangir'de yaşadığı dönemlerde sık sık uğrayıp muhteşem pastalarından, parfelerinden satın aldığımız Savoy Pastanesi'nin renkli folyolara sarılı bitter çikolatalı gofretlerini hatırlatıyordu haliyle! Onun kadar güzel mi ki acaba diye geçiriyordum aklımdan...

Ama direndim. Şimdi, açıkçası biraz da görev bilinciyle, buralara döner dönmez hemen tadına bakayım da iki kelam edeyim diye aldım.

SONRA
Aaay! İyi ki sabretmişim de tadına bile bakamamışım! Yoksa bir üç kilo daha eklerdim hamile cüsseme!!! Bir kere tazeliğine bayıldım! Yumuşacık, zengin bir bitter kreması var içinde. Çok ama çok lezzetli. Bitter çikolatayı çok seven biri olarak daha az şekerli (ve acı) bile olabilirmiş diye de düşündüm ama sonuçta ticari bir ürün ve bu düşünülünce gayet kıvamında!

PMS abur cuburu olmaya kesinlikle aday ve insanın tatlı krizini şak diye kesiyor. Enfes, şahane, muazzam bir şeymiş yahu! Öpüyorum onu ve başıma koyuyorum, canım benim! :)

20 Ekim 2013 Pazar

Zor Anlarda Hep Çubuk Kraker ve Bir Öneri

İnsanın kokulara karşı bu kadar hassaslaştığı hamilelikten başka bir dönem olamaz sanırım. Sevdiği kokular bile insanın başını döndürüp o sert yumruğu aniden midesine indiriveriyor. Tüm sokaklar buram buram sigara, kebap kokuyor... Dahası o çok sevdiği kahve kokusuna bile düşman olabiliyor ki hayret!

Hal böyleyken uzanıp derin nefesler alıp vererek az biraz rahatlayıp gözünü kapadığın an sanki akşamdan kalmışcasına başının deli gibi döndüğü özellikle ilk üç aylık dönemde en etkili ilaç Çubuk Kraker elbette. Benim için öyle oldu, abur cubur kilerinden, başımın ucundan, iş yerinde çekmecemden ve tabii çantamdan eksik etmedim kendisini. Bir alışkanlık oldu, hâlâ kilerde birkaç tane bulunduruyorum, n'olur n'olmaz. Çünkü olmayacak bir vakitte mide kazınmasına iki üç tanesi bile ilaç! İlaç!

Şimdi gönül borcum Ülker Çubuk Kraker'den bahsetmek. Kaldı ki piyasada benzerleriyle karşılaştırıldığında kesinlikle çok taze, gevrek, çıtır çıtır ve çok lezzetli. Diğer markaların benzer ürünleri çok un yoğun, sanki nemlenmiş, bayatlamış gibi. Çubuk kraker konusunda kendilerini geliştirmeleri gerekiyor, orası kesin.

Son olarak, üreticilere bir öneri: Saraybosna'da yemiştim, bu tip krakerlerin ortası yer fıstıklı olanı var. Muazzam bir şey. Birisi yapsa çok şahane olur! Belki bir duyan olur diye bir tanesinin fotoğrafını burada paylaşıyorum! Tıklayıp görebilirsiniz.

Yaparsanız adını Kikiriki koyun n'olur! :)

17 Ekim 2013 Perşembe

İyi Bayramlar!

Herkese sevdikleriyle birlikte geçirebileceği iyi bayramlar diliyorum! Bayramdan sonra yine yayında olacağım! Beni özleyin anacım! :P

13 Ekim 2013 Pazar

Anneye Süt Olsun: Süt Mısır

Sevgili abur cubur severler, her şeyden önce belirteyim ki bunca zaman ortalıktan toz olmamın çok tatlı bir sebebi var. Son yazımdan bir kaç gün sonra hamile olduğumu öğrendim! Rahat bir hamilelik geçirdim denebilir. Şimdi 6 haftalık bir oğlum var. Böylelikle bu süre içinde elbette sağlıklı yaşam krizlerine her zaman olduğundan daha fazla tutuldum. Bu tecrübeleri önümüzdeki günlerde paylaşırım yavaş yavaş. Geçen dokuz ayın telafisi kolay olmayacak...

İlk olarak son tutkum mısırla başlamak istiyorum.  Özellikle emziren annelere tavsiyem olsun. Sütün kalitesini artırmak için biçilmiş kaftan, adı üstünde süt mısır! :) Hemen her gün bir tane yiyorum ben! :)


Herkes için hem çok sağlıklı hem doyurucu hem de enfes bir şey. Öyle ne olduğu belli olmayan tane mısırlara itimat etmeyin sakın! Bu mevsimde semt pazarlarına uğrayıp taze taze koçanıyla alın, evde bir güzel haşlayın derim. Hem AVM'ler, zincir marketler olanca hızıyla çoğalırken yok olmasından epey korktuğumuz semt pazarlarını desteklenmiş olun hem de bu lezzet pınarının tadına doyasıya varın!

11 Ekim 2013 Cuma

Sütlü Çikolatalı Eti Burçak ile tekrar merhaba!

Kim derdi ki dokuz aylık uykumdan beni Eti Burçak uyandıracak! Yüzyılın bisküvisi Eti Burçak mı? Yapma Allah aşkına derdim biri bana bir hafta önce bu kehanette bulunsaydı. Peh! 

Tamam, kadim dosttur kendisi, kendimi bildim bileli çok severim, o ayrı. Kremalı versiyonuna zaten çok özel duygular besliyordum, ki kremalı bisküvi hiç sevmem... Ama bu sütlü çikolatalı da ne yahu! Yapmayın kardeşim böyle şeyler! Kilo alıyoruz! :) Neyse canım yarın biraz az yerim. 


İşte efendim, geri döndüm. Tekrar merhaba yazısını açtığım gibi yuttuğum şu cici, mini mini paketin hemen yanı başından yazıyorum. Selam millet, geri döndüm!