29 Nisan 2014 Salı

Torku Banada Sen Neymişsin Sen!

Tim Ferris denen üç kağıtçının peşinde, bir takım diyet faaliyetleri içindeyim. Karbonhidrata savaş açtım. Şeker en azılı düşmanım! Meyvenin bile esamisi okunmuyor, o kadar ciddi bu iş! Varsa yoksa protein, baklagil, sebze! Ara öğünleri ise defterden tamamen sildim!

Ama haftada 6 gün! :) Hehe :) Cumartesi günü serbest gün! Sınırsızca yeme içme, düşmanla kol kola dans etme günü. Felekten bir gün. Artık tüm şımarıklıkların yapıldığı, hangi bir şeye saldırılacağın bilinmediği o coşkun gün! Neler neler yiyorum o gün! Oh canıma değsin diyerek :)

Şimdi tabii hafta içi, vallahi aslında canım bir şey de çekmiyor, ne yalan söyleyeyim. Nasıl da motiveyim :) Aklımızı çelmesin diye göönünden kaldırdığımız ama buzdolabının üzerinden bana habire göz kırpan şu arkadaş serbest güne hasretimi biraz körüklüyor. Torku Banada sen neymişsin sen! Hadi cumartesi çabuk geeeel!

10 Aralık 2013 Salı

Bir kaçamak: Eti Pizza Kraker

Beyaz unu, beyaz şekeri ve tuzu hayatından ebediyen çıkaranların, ekmek yerine kahvaltılarını cevizle yapanların, en feci krizleri bile kuru meyve ve kavrulmamış kuruyemiş ile atlatabilenlerin, üstüne üstlük yoga-pilates ile hem bedenini forma sokup hem de ruhen hafifleyen eş dost her geçen gün sayısı hızla artarken insan utanıyor adeta kaçamaklarından. Vallahi de billahi de ayda yılda bir diye avunmaktan (ki onlar yüksek iradeleriyle kırk yılda bir avuntusunu bile silmişlerdir) başka çıkar yol yok.  

Evet, sıra geldi böylesi bir kaçamağa... Çocukken çok sevdiklerimizden: Eti Pizza Kraker. Balık kraker ya da Badem Kraker'in yanında bir çeşni. Geçen markette gördüm de almadan edemedim. Hala eskisi gibi, pek güzel, tabii o kadar aşırı yağlı değil. Eskiden şeffaf paketin içi yağ ile sıvanmış gibi olurdu. Bugünün standartlarına göre nispeten yağlı da olsa eskiye nazaran epey yağı azaltılmış. Daha az olsa lezzeti bozulur zaten. Vallahi yedim gitti akşam akşam. Pek de güzel gitti, oh!

22 Kasım 2013 Cuma

Cevize Övgü


Yok efendim bir günde almamız gereken kalsiyum, magnezyum, omega 3 oranları, yok efendim olmaz ise olmazmış bir takım ne idüğü belirsiz besin takviyeleri... 

Geçin anam babam, geçin! 

Gölgesinde bitmeyin, uzun uzadıya durmayın lakin aman vermez, çok fena çarpar, hasta eder de... Meyvesinden, aslında tohumudur ya o, ondan yiyiverin. Hele bak o vakit nasıl çağlıyor içte bir ab-ı hayaaaat! Aaay! Ceviz diyorum canım benim, ceviz! Onsuz geçmez hiçbir gün. Kuvvetlidir ha, aman dikkat! O yüzden az ye ama hep ye. Yemiyorsan ağacını dik sevap içün.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Kapıyı kim çalıyor?

Ne yalan söyleyeyim ömrümün büyük bir bölümünde kendisinden hazzetmedim. Aşağıladım, hor gördüm. Evde tatlı bir şey yok, canım tatlı istiyor dediğimde reçel var, reçel ye diyen canım babama inat belki, çikolatasız bir tatlı çok yavan bir şeydi. İçinde fasulye olan bir tatlı nasıl olur da sevilirdi. Eskiden, kapıların daha sık çaldığı zamanlarda envai çeşidi gelirdi komşulardan. Mevzuya ailecek ne kadar uzaktık ki anca o zaman anladık aşure ayının geldiğini. Annem yapmazdı hiç ama ben hariç evdekiler tarafından çok sevilen bir şeydi hep. Allah kabul etsin diyerek alınan aşure kabı anında biterdi. İnsanı bu kadar sevindiren bir şey olduğuna göre der, ay o kötü görüntüsüne rağmen, ben de Allah için tadına bakardım her seferinde. Ama yok sevemezdim hiç... Ne inat!

Ay bir de etrafta konuşulanlar... Evde, okulda, misafirlikte, sonraları iş yerinde de... Hep de aynı terane... Yok asıl aşure öyle olmaz da böyle olur da, yok mevzu bahis arkadaşın annesi yapsınmış da yiyeymişim. He he diyordum, geçiyordum.

Sonra günlerden bir gün o zamanlar müstakbel kayınvalidem aşure yapmış. Yine büyük övgüler havada uçuyor. Söz konusu aşure olunca bu muhabbet olmazsa olmaz demek ki. Yani sanırsın aşurenin kralı bu evde pişiyor. Eh şimdi hık mık ben sevmiyorum demek olmaz. Payıma düşen dev aşure kasesini alıyorum önüme çaresiz. Kenarından bir kaşık alıyorum. Ve dünya tersine dönmeye başlıyor benim için. O gün bugündür aşure sever biriyim, hem de bu konuda pek muhafazakâr da değilim. Pek çok versiyonu sever oldum zaman içinde. 

Ve işte sonunda ben de dahil oluyorum aşure muhabbetine. İçinde nohut ve fasulye olan aşure sevmem, onun yerine buğday ve bolca kuru meyve isterim. Kayınvalidem böyle yapar. Ay bir yapsın da yiyelim. Sağ olsun, bu yıl bizde yaptı da kapıları çalan biz olduk apartmanda!

2 Kasım 2013 Cumartesi

Abur Cubur Dolabında Bir Hınzır: Probis

Günlerdir kıvranıyorum...

Malum hep evdeyim, bizim ufaklıkla dopdolu geçiyor günler. Çocuk doktorumuz emzirme dönemi için bazı gıdaları yasakladı. Bunlardan en fenası çikolata ve çikolata içeren ürünler! Çocuğun olası alerjik reaksiyonuna karşı bir önlem olarak... Yavrusu için insan her şeye katlanır elbette.

Ama bana da bu yapılmaz gerçekten! Hayır çikolatanın kendisini beynimden sildim şimdilik de... Yahu abur cubur dolabını her açtığımda parıl parıl parlıyor şu hınzır şey! Bir haftadır günde üç beş kez yaşıyorum. Elim gidiyor, içimden diyorum ki bu sayılmaz belki de, sonra da yok diyorum niye sayılmasın, bal gibi de çikolata içeriyor işte! Ay biri yese de kurtulsam! :) Yani tabii severim Probis'i de, aşkım pekişti araya yasaklar girince resmen. Yiyebilen yesin benim için n'olur! :)

24 Ekim 2013 Perşembe

Cici'den Müjde!

Cici Çikolata'ya gönderdiğim mesaja hemen yanıt aldım. Yakında DO RE Mİ'nin üretimine başlayacaklarını müjdelemişler! Dört gözle bekliyoruz. Çıkar çıkmaz buradan da haber vereceğim DO RE Mİ'ciler! :)

23 Ekim 2013 Çarşamba

Cici’den DoReMi Çikolata - Hatırlayan Var Mı?

Dün gece çocuğu uyuturken aklıma düştü. Çocukluğumdan bir abur cubur. Artık esamisi okunmuyor maalesef. Eminim hatırlayacaksınız: Cici’den DoReMi Çikolata!

Çok severdim. Birbirine yapışık üç çubuk şeklinde bir çikolataydı. Her bir barın içinde de sarı, pembe ve yeşil renkte aromalı dolgu vardı, dışı sütlü çikolata kaplıydı. Neredeyse otuz yıl evvelinden bahsediyorum, ne yazık ki tam olarak aromaları anımsayamıyorum. Muzlu, çilekli, fıstıklı belki…

Hakkında çok az şey hatırladığımdan internet üzerinden küçük bir araştırma yaptım ama ne yazık ki orada da çok az şey var. “Seksenlerde çocuk olmak” ve “Tekrar piyasaya sürülse yok satacak ürünler” başlıkları altında hatırlanıyor genellikle…  Ben de bu gazla http://www.cici.com.tr/ adresine girip Cici Bir Fikrim Var bölümüne yazdım. Yeniden üretseniz, bir de güzel reklam yapsanız çok satar diye. Viral olarak eski reklamları da internete koydular mı hem kendileri kazanır hem de biz çocukluğumuzun güzel kokulu çikolatasına kavuşmuş ve hafızamızı tazelemiş oluruz.

İnternet sörfünden toparladığım notlar şöyle:

·      * Reklamında bir balerin varmış, incecik bir kızın yanına geliyormuş. Bu kızın Merve İldeniz olması muhtemelmiş. Şu şarkı eşliğinde (melodisi kim bilir nasıldı):
İsmi cici do re mi
haydi haydi do-re-mi
Açın açin yiyin yiyin do-re-mi
Cici cici do-re-mi
Süt do
Meyva re
Muz mi
Cici San’dan doremi

·       * Bir başkasının hatırladığı reklam ise Ali Poyrazoğlu’nun orkestra şefi olarak oynadığı...

·       * Üzerinde piyano resmi buluyormuş, altı-üstü açık sarı ve ortası beyaz renkli jelatinliymiş!

·       * Aromaları kimse net olarak hatırlamıyor.

·       * Bu en ilginci: “99 kuruştu sonra rahmetli Özal 99 kuruşa çikolata mı olur 1 lira yapın demişti.”



Benim hafızam ne yazık ki bunları teyit etmeye yetmiyor. Siz neler hatırlıyorsunuz? Yazın bana kuzum!