9 Aralık 2012 Pazar

Beyoğlu'nun İnci'si

Yalnız profiterolüne, diğer tatlılarına, limonatasına değil, camekanına, dolaplarına, masalarına ve taburelerine, önünden geçerken aynalar ve camlar arasından ışıl ışıl parlayışına, bazen de yalnızca sessiz sakin orada oluşuna, varoluşuna bayıldığımız Beyoğlu'nun biricik İnci Pastanesi zorla kapatıldı, talan edilip, kısa sürede boşaltıldı. Bir şeyler söylemek hiç kolay değil. Hatıralarımızın en kıymetli şahidi, nev’i şahsına münhasır, janti bir ağabeyimizi kaybetmiş gibi derin bir acı içindeyim...

İnci Pastanesi kapatıldı!
Altmış sekiz senelik ömrünün son dönemlerine yetişmişim ben... Doksanlı yılların başlarında ablamın Cihangir’deki evinde kaldığımda Beyoğlu’na çıkardık birlikte. Bu vesileyle İnci Pastanesi’ne ilk onunla ayak basmışımdır. İnsana yaşadığını hissettiren, coşku veren bir hissi vardır özellikle de vitrinin hemen arkasındaki masada oturmanın. Hele profiterolü beklerken, yerken ve hatta bitirdikten sonra bir müddet dükkanı göz ucuyla süzmenin zevki?

O dönem Beyoğlu’nda dolanan fısıltılar olurdu. Keramet tek bir ustadaymış, bir tek o bilirmiş tarifi diye. Zaman zaman artık ustanın İnci’de çalışmadığı söylenirdi, falanca yere geçmiş denirdi. Hatta sonrasında oradan bir başka yerlere transfer olduğunu duyardık. Bazen o falanca yerlere biz bile gidip profiterollerini denerdik. Ama İnci’de oturmak gibi olmazdı hiç biri.

Bu pek çokları için böyleydi kuşkusuz. İnci Pastanesi profiterol satan ticari bir işletmeden daha başka bir şeydi. Anılarımız vardı orada. Şimdi, ne yazık ki, ortak bir acıyı paylaştığımı hissediyorum duymasam bile her birini tek tek ve işte hatıralar gittikçe silikleşiyor, rengi soluyor renklerin, tebessüm kararıyor... Bugün İstanbul ölmüş gibi bir şey gözümde.

2 yorum:

  1. İkimiz Pastanesi gitti, Markiz gitti, nihayetinde İnci de gitti. Baylan'ı Kahve Dünyacı aldı. Pastane kültürü ise, maalesef Saray Muhallebicilerine kaldı. Tarihine ve kültürüne bu denli ihanet eden başka bir millet var mı merak ediyorum. Romalı, Parisli iki yüz, üç yüz senelik kahvelerinde oturmaya devam ederken, biz, bu şehrin gamlı çocukları sürgit yıkılıp duran kadim şehrimizde hatıralarımızı bir inci gibi belleğimizde taşımak mesuliyetindeyiz. Kentli olmak, kenti korumak demek. Koruyacak bir kentimiz kalmasa da, İstanbul'un hakkını hatıratımızda yaşatmak boynumuzun borcu. Bu can şehre emeği geçenlerin, İstanbul âşıklarının, Nedimlerin, Şeyh Galiplerin, Ahmet Hamdilerin, Orhan Velilerin, Cemal Süreyaların hatırına... Ezcümle, iyi ki yazdın İnci'yi Gurme, tarihe bir not düştün iyi ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmamak olmazdı. Hatıraların ve onca kıymetlinin hatırı büyük. Boynumun borcu bir yerde... Az bile dedim içerik gereği...

      Sil